Header Ads

Yeşilçam'ın ünlü oyuncularının ibretlik sonları | Akademi Dergisi

Yeşilçam'ın ünlü yıldızlarının ibretlik sonları

Bu milleti milli ve manevi değerlerinden uzaklaştırmada en büyük amillerden/etkenlerden biri olan; çıplaklığı, küfür etmeyi, kadın erkek karışık ve ölçüsüz yaşamayı, nikahsız sevgili hayatı yaşamayı, para peşinde hovarda hayat sürmeyi, içki içip büyük adam olmayı, toto-loto-ganyan ile delikanlı ve uyanık adam takılmayı, sigara içince adamdan sayılmayı, içmeyince çoluk çocuk görülmeyi, din hocalarını aşağılık bilmeyi, başı örtülüyü doğrudan cahil görmeyi, şanlı tarihine dümdüz küfür etmeyi ve çok daha fazlasını büyük bir hünerle bu millete dikte edip kabullendirmeyi başaran ve "Yeşilçam" adı verilen bu sektöre, üç kuruş para kazanmak için kuralsızca hizmet eden nice oyuncular, acınası bir akıbetle bu dünyadan göçtüler. 



Hani dünyanın hemen her milletinde vardır ya, "Kumardan/piyangodan kazanılan para lanetlidir, o para hayır getirmez." denilir ve dünyanın her bir tarafında, büyük piyango kazananların halleri hep perişan olmuştur. Tıpkı o misal, "Yeşilçam'dan kazanılan para murdardır, hayır getirmez. Adamın sonu da feci olur." denilebilecek kadar çok acı ve ibretlik akıbet var. İşte onlardan çok azı.


BİR DÖNEMİN JÖNÜ SEFALET İÇİNDE HAYATA VEDA ETTİ

"1973 Ses Dergisi Yarışması birincisi, genç kızların yeni gözdesi"

Bir dönemin jönüydü. Sefalet içinde hayata veda etti. İşte oyunculuğun yanısıra mankenlik ve fotomodellik de yapan, otellerin kral dairelerinde kalan ancak sonra yaşadıkları yüzünden alkole sığınan ve akli dengesini de yitiren Mesut Engin'in buruk öyküsü... Bir yıldızın yükselişi ve çöküşü...

Mesut Engin, Ses Dergisi'nin düzenlediği güzellik yarışmasında Kral seçilip Yeşilçam'a adım attı. O yıllarda bütün genç kızların hayallerini süslüyordu.

Hem oyunculuk yapıyordu hem de mankenlik ve foto modellik. Bebek yüzüyle tüm genç kızların gözdesiydi. Aynı zamanda çok da iyi para kazanıyordu... Otellerin kral dairelerinde kalabiliyordu.

Ama 1976 yılında geçirdiği trafik kazası onun için sonun başlangıcı oldu. Geçirdiği trafik kazasından sonra sağ el bileğinin sinirleri kesildi. 1953 doğumlu Engin bu olay olduğunda henüz 23 yaşındaydı. Yaşadıklarını kaldıramadı. Hayata küstü ve alkole sığındı. Bir kaç yıl sonra hayatında bazı şeyler yoluna girer gibi oldu. 30 yaşına geldiğinde İstanbul'un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Asiye Gençağaoğlu ile nişanlandı. Güzellik salonu işletmeye başladı.

Ama onun asıl hayali sinemaydı. Kötü günlerinde sinema dünyasındaki kimseden destek görmedi. Kopkoyu bir bunalıma düştü Mesut Engin. Kendini tamamen alkolün kollarına bıraktı. Hem işini hem şöhretini yitirdi.

Girdiği bunalımdan bir türlü çıkamayan Engin, kendini tamamen alkolün sağladığı 'yalancı' mutluluğa bıraktı. Akli dengesini yitirdi ve artık sokaklara düşmüştü.

Bir zamanların ünlü ve paylaşılamayan oyuncusu Mesut Engin artık İzmir'de Ağaçlı Yol'da otobüs duraklarındaki banklarda uyumaya başlamıştı.

Karayolları çalışanlarının desteğiyle yaşamını sürdürdü. Daha sonra ise Beyoğlu sokaklarında yatıp kalkmaya devam etti. Tiyatro sanatçıları Mehmet Esen ve Mustafa Turan onu Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bitkin bir halde buldu. Bir zamanların ünlü aktörü Mesut Engin'e İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü kapılarını açtı. Engin, 720 kişinin yaşadığı Kayışdağı Darülaceze’ye yerleştirildi.

Yeşilçam'ın "kral unvanlı" oyuncusu Mesut Engin 58 yaşında yaşamını yitirdi. 



MASUM YÜZLÜ O ÇOCUĞUN HAYATI TEPETAKLAK OLDU
Sezercik Aslan Parçası, Sezercik Yavrum Benim, Sezercik Küçük Mücahit gibi filmlerin kocaman gözlü, dağınık perçemli sevimli oyuncusu Sezer İnanoğlu babası yapımcı Berker İnanoğlu sayesinde sinemaya adım attı. Genellikle Kemalettin Tuğcu'nun kahramanlarını anımsatan anne- baba sevgisinden uzak çocukları canlandırarak seyirciyi 'bam telinden' vurdu.


Ama dönemin sinemaseverlerinin gönlünde 1974 Kıbrıs çıkarmasını konu alan Sezercik Küçük Mücahit filmindeki rolüyle taht kuran Sezercik'in hayatı yetişkinliği döneminde çok farklı bir yola girdi. Bir kaç filmin yapımcılığını üstlendiyse de sinemada eski parlak günlerine bir türlü dönemedi. Eşinin intiharı ise onun hayatında farklı bir dönüm noktası oldu.


Sezer İnanoğlu ya da pek çok kişinin hafızalarındaki adıyla Sezercik daha sonra polisiye olaylarla gündeme geldi. Önce evinde uyuşturucu bulundu. Ardından polisle çatışmaya girdi. Evinde ve ofisinde ateşli silahlar bulundu. Eski Türk filmlerinin o masum yüzlü çocuğu Hollywood aksiyonlarındaki kötü adama dönüştü.


İNTİHAR ETTİĞİNDE CEBİNDE 15 LİRASI VARDI

1950'lerde ve 60'ların başında Türk sinemasında fırtına gibi esen komedyen karakter oyuncusu Suphi Kaner, çeşitli sorunlarla iç içe yaşarken, aşırı duyarlı kişiliği nedeniyle alkole bağımlı oldu.

Alkol yüzünden dönemin Prodüktör Cemiyeti ortak karar alarak ona kimsenin iş vermemesini sağladı. Düştüğü yoksulluk ve bunalım çukurunda daha fazla duramadı ve 1963 Ağustos'unda intihar ederek hayata veda etti. Öldüğünde cebinde 15 lirası vardı. Daktilo makinesi de 50 liraya rehindeydi.


HAYATA GÖZLERİNİ YALNIZLIK İÇİNDE YUMDU


1925'de Diyarbakır'da doğan Sami Hazinses, ilkokuldan sonra çalışmak için İstanbul'a geldi. 1953'de Mahir Canova'nın yönettiği 'Kara Davut' filmindeki rolle sinemaya başladı.

Sonraki yıllarda çevirdiği filmlerle rolleri büyüyen Hazinses, Türk sinemasının unutulmaz komedi sanatçıları arasına girmeyi başardı. Hazinses, oyunculuğunun yanı sıra güfte ve beste çalışmaları da yaptı. Son yıllarında sefaletin kucağında olan sanatçı, Göztepe Semiha Şakir Huzurevi'ndeydi. 2002'nin Ağustos ayında hayata gözlerini yalnızlık içinde yumdu.




BİR OTEL ODASINDA HAYATINI KAYBETTİ

Yönetmen Kemal İnci'nin kardeşi olan Bilal İnci, çeşitli işlerde çalıştıktan sonra sinemaya yöneldi.



Bir Türk'e Gönül Verdim, Alageyik, Büyük Yemin, Beyaz Mendil gibi filmlerde oynadı. 

Deli Yürek, Fahri Baba, Berivan, Yusuf, Ayışığı Neredesin, Kayıt Dışı İnci'nin rol aldığı TV dizileri. Bir Türk'e Gönül Verdim adlı filmdeki rolüyle 2. Adana Altın Koza Film Festivali'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü kazanan İnci, 2005 yılında Beyoğlu'nda kaldığı otel odasında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda etti.



YAPAYALNIZ VE YARDIMA MUHTAÇ BİR ŞEKİLDE YAŞAMINI YİTİRDİ

İlkokulu bitirdikten sonra kunduracılık, dökümcülük, kuyumculuk gibi değişik işlerde çalıştı. Sinemaya 1953 yılında Köyün Çocuğu adlı filmle adım atan Hayati Hamzaoğlu, ilk başrolünü 1961 yılında oynadı.

1969 Adana Altın Koza Film Festivali, 1970 Antalya Altın Portakal Film Festivali, 1991 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandı. 1999 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Yaşam Boyu Onur Ödülü'nün sahibi oldu.

1999'da Marmara depreminde evini kaybetti. 2000 yılındaki ölümünden önce TV ekranlarında göründüğünde eski halinden eser yoktu. Hastalık yüzünden zayıflayıp tanınmaz hale gelmişti. Yeşilçam'da kendisi gibi karakter oyuncusu olan pek çok meslektaşının kaderini paylaşıp yapayalnız ve yardıma muhtaç bir şekilde hayata veda etti.


PARASIZ KALINCA O REZİLLİĞİ YAPTI

Sinemaya 1946 yılında başlayan Kazım Kartal, kamera karşısına en çok 'kötü adam' rolüyle geçen aktörlerden biri. Bine yakın filmde yan rollerde yer alan Kartal, iki tane de senaryo kaleme aldı. 1970'li yıllarda seks filmleri furyasında da kamera karşısına geçen Kartal bunun nedenini de şöyle anlatmıştı: "Parasız kaldığım dönemlerde bakkaldan veresiye alışveriş bile yapamayıp, alay konusu olmak canıma tak demişti, mecburdum"

ÇASOD üyesi olan sanatçı, 2003 yılında bir dizi filmin çekimi için gittiği Erzurum'da rahatsızlanıp İstanbul'a dönmesinden kısa bir süre sonra kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.


AYAKKABISINDAN ŞAMPANYA İÇİLEN YILDIZDI, SOKAKLARDA VE KÖRKÜTÜK SARHOŞ İKEN CAN VERDİ


Hayatı fırtınalarla geçen, figüranlıktan zirveye ulaşan Cahide Sonku, bastığı yerlere halı serilen, ayakkabısından şampanya içilen, sinemanın ilk starıydı.



Sonku, tiyatro ve sinema dünyasının en güzel ama en kötü kaderli oyuncularından oldu.


Parasının bereketi olmadı, har vurup harman savurdu. Ve buna alkol tutkusu da eklenince sonunda sokaklarda kalacak kadar yoksulluğun pençesine düştü. Cahide, 18 Mart 1981'de, bu gün Pera Palas'ın karşısında olan ve yıllar sonra onun anısına açılan 'Cahide's Restoran'ın bulunduğu yerde kör kütük sarhoş hayata veda etti. Öldüğünde 65 yaşındaydı.


DONMAK ÜZEREYKEN SOKAKTA BULUNDU.

15 Mayıs 1944'te Mersin'de dünyaya gelen Birol Işın'ın filmlere konu olacak bir yaşam öyküsü var. Küçük yaşta ailesini yitirince akrabalarının yanında kalan Işın sinemayla Adana'ya çekim için giden bir film ekibi sayesinde tanıştı. Gördüklerinden etkilenince film yıldızı olmak için 1958 yılında İstanbul'a geldi. Hem de yaya olarak. Henüz 15 yaşında olan Işın, soluğu Beyoğlu'nda bir otelde aldı. İstanbul'a gelişinin hemen ertesi günü bir film şirketinin kapısında bekleyip sete giden bir minibüse gizlice bindi. Bu deneyim onun sinemanın büyüsüne iyice kapılmasına yol açtı. 1968 yılında Türkiye'de ilk yerli fotoromanı yayınlayan Birol Işın, Eziliş ve Diriliş gibi filmleri yönetti.


Işın'ın trajedisi aslında yıllar önce başladı. Oğlu Finlandiya'ya kızı da Almanya'ya yerleşen Işın eşinden de ayrılınca bunalıma girdi. Ekonomik durumu da kötüye giden Işın 2005 kışında sokakta donmak üzereyken bulundu. Ona Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü sahip çıktı. 2007'de Yaşam Evleri projesi kapsamında Beyoğlu Sururi Mahallesi'ndeki bir apartmanın giriş katındaki evine yerleştirildi. Kızı arayıp bulamayınca polise haber verdi ve cesedi bulundu. Cenazesine kızı oğlu ve Darülaceze görevlileri dışında hiç kimse katılmadı.


CESEDİNİ ÇÖPÇÜLER BULDULAR. 


Yadigar Ejder'i, nam-ı diğer "Mazlum"u tanımayan yoktur. Gerçek adı Yadigar Kuzu idi. Arkadaşlarının deyimi ile "Ayı Yadigar." 

21 yıl önce 14 Ocak 1992'de Taksim Parkı'nda sabah temizliği yapan çöpçüler, bir bankın üzerinde donarak ölmüş dev bir adamın cesedini buldular. Soğuktan kaskatı kesilmiş bulunan bu beden bir aktöre aitti.

Üstelik bine yakın filmde rol almış, fizik olarak Yeşilçam'da benzeri bulunmayan bir oyuncuya, Yadigar Ejder'e... 

1000 film çevirmişti ama cebinde 5 parası yoktuKirasını ödeyemediği için, evinden çıkarılmıştı. Belli ki, o soğuk gecede sığınabilecek tek bir dost kapısı da yoktu.

Taksim Parkı'ndaki bir bankta kendisini bekleyen Azrail'in kollarına uzanıverdi, çaresizce. Kemal Sunal'ın nerede ise bütün filmlerinde oynamıştı. 


ÖNCE KOLUNU KAYBETTİ, SONRA KALP KRİZİ GEÇİRDİ.



Rıfat Ilgaz'ın unutulmaz eseri "Hababam Sınıfı"nın sinema uyarlamasında "Domdom Ali" karakterine can veren Feridun Şavlı'nın hayat hikayesini hiç merak ettiniz mi? 



Şavlı, "Hababam Sınıfı"ndaki "domdom" karakteri ile tanınan ve bu eserin vazgeçilmez oyuncularından biri oldu.



Yeşilçam'ın emektar isimlerinden Feridun Şavlı, 1953'te Burdur'da dünyaya geldi. Hababam Sınıfı serisi dışında bazı filmlerde de rol aldıktan sonra 1978'de sinemadan uzaklaştı.



Şavlı, önce bir trafik kazası geçirmiş ve kolunu kaybetmiş, birkaç yıl sonra da kalp krizi geçirerek 1996 yılında vefat etmişti.


EVİNDE ÖLÜ BULUNDU

Yeşilçam'ın eski sanatçılarından 82 yaşındaki Muazzez Özdemir, Edirne'deki evinde ölü bulundu.


Özdemir'in cansız bedeni çevreye yayılan kötü koku sonucu komşuların polis ekiplerine haber vermesi ile bulundu.


14 YAŞINDAYDI.


Küçücük yaşında sektöre çekildi. Adını tarihe "efsane dansöz" olarak yazdırdı.




Henüz 14 yaşındayken annesiyle gittiği film setinde keşfedilmişti Özcan Tekgül. Türkiye'nin önemli pavyonlarında sahneye çıktı. Bununla da kalmadı Ortadoğu ülkelerinde dans etti. 1954 tarihli Çalsın Kızlar, Oynasın Kızlar ile ilk oyunculuk deneyimini yaşadı



Döneminin magazin basınının peşinde koştuğu ünlülerden biriydi Tekgül. Güzelliğini sergileyen fotoğrafları ile erkeklerin başını döndürdü.1980 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kendisine Onur Belgesi verilmesi, tartışmalara yol açtı. Sonra devir değişti. Tekgül yavaşça köşesine çekildi. Artık onu ne arayan vardı ne soran vardı.


Hiç evlenmemiş, yuva kurmamıştı. Bu yüzden babasından kalan maaş ile geçinmeye çalıştı. Hatta baba yadigarı evi satıp kıt kanaat yaşamaya başladı. Diğerleri gibi o da yalnız, çaresiz, sefil bir halde terk etti bu dünyayı. Mezarını bile oyuncu bir arkadaşı yaptırdı.







ÇÖPTEN TOPLADIĞI KÂĞITLARI SATARAK GEÇİNİYOR.

Bir dönem herkesi peşinden koşturan Yeşilçam yıldızlarının ışıltılı yaşamları hiç ummadıkları şekilde bir drama ve ibrete dönüştü. Yeşilçam'ın trajik öykülerinden birinin kahramanı da Serpil Örümcer. 1967'de Milliyet'in düzenlediği güzellik yarışmasında birinci olduğunda henüz 14 yaşındaydı Örümcer.

Bacaklarının güzelliğiyle dikkat çeken ve "Bayan Bacak" olarak anılan Örümcer, bir yıl mankenlik yaptı. Bu sırada unutulmaz Samanyolu şarkısıyla zirvede bulunan, dönemin ünlü sanatçısı Berkant'la tanıştı. Bir süre sonra onunla evlendi.



Ama bir süre sonra Berkant'ı terk etti. Artık öylesine ünlüydü ki... Ayakkabısından rakı içen bile vardı. Örümcer iki evlilik daha yaptı. Cengiz Kartal'la 1989-1990 yılları arasında süren evliliği bittiğinde neyi var neyi yok satmıştı. Batman'da gayriresmi 4 eşi ve 11 çocuğu bulunduğunu sonradan öğrendiği işadamı Hasan Ölük'le yaptığı üçüncü evlilik, Örümcer'e göre hayatının ikinci büyük hatasıydı.


Ancak artık, yaşamını süsleyen neon ışıklarının yerini, çöpleri aydınlatan sokak lambaları almıştı. Çöplerden topladığı káğıt ürünlerini satarak geçimini sağlıyordu. Örümcer kızı Fulya ve torunlarıyla Küçükçekmece'de yaşıyor. Örümcer için geçtiğimiz aylarda Bakırköy Belediyesi ve Bakırköy Gönüllü Çevreciler Sosyal Yardımlaşma Derneği bir gece düzenledi. Amaç Örümcer'in bir ev sahibi olmasını sağlamaktı.


Bir günlük konser için gittiği Batman'da 10 gün kalınca tanıştığı Hasan Ölük, evlendikten sonra işkenceye başladı. Raporlar alıp mahkemelerde günler geçiren Serpil Örümcer, bu evlilikten güçlükle kurtuldu.





ÖLDÜRÜLDÜ



1944 Kıbrıs Lefkoşa doğumlu olan Feri Cansel kariyerinin en parlak dönemini 1974 ile 78 arasında yaşadı. Türkiye'ye geldikten sonra, daha kolay iş bulabilmek için bir apartman görevlisi ile bir formalite evliliği yaptı.


1960'lı yıllar ve 1970'li yıllarda günün koşullarına uygun piyasa filmlerinde rol aldıktan sonra, ismini 1970'lerde erotik filmlerle duyurdu.



Erkeksi tavırları, küfrün eksik olmadığı konuşma tarzı ile "Kasımpaşalı Emmanuelle" olarak lanse edildi. Cansel, 2 Eylül 1983 günü nişanlısı tarafından öldürüldü.


ONUN DA SONU DİĞERLERİ GİBİYDİ; PARASIZ, AİLESİZ VE KİMSESİZ..



Yeşilçam'da birçok filme sesini veren ses sanatçısı Sevim Şengül, 1938'de İstanbul'da doğdu. Özellikle 60'lı yıllarda İstanbul sahnelerinde fırtına gibi esti. Türk müziği ve fantezi türü şarkılarla çok sevildi. 'Bar Kızı', 'Bana Derler Fosforlu', 'Veda Busesi' gibi filmlerde Türkan Şoray'ın okuduğu şarkılara sesini verdi.



Ama yoksulluk uçurumuna düşen ünlüler gibi, önce işini, sonra sağlığını yitirdi. Son günlerini hayranlarından birinin evine sığınarak geçirdi. En son Bursa Devlet Hastanesi morgunda yapayalnız kaldı. 1999'un Ağustos ayında birkaç yakını tarafından toprağa verildi.







İNTİHAR ETTİ. 
"PERUKLARIMI YAKIP KÜLLERİNİ SAVURUN.''



Seher Şeniz'in kariyeri de 1965'te plaj güzeli seçilmesiyle başladı. Bir yıl sonra da bir güzellik yarışmasında ikinci olunca hediyesini jürinin suratına fırlattı ve böylece bir anda adını duyurdu.



Şeniz, 70'lerin başında sinema kariyerine başladı. Oynadığı 22 filmin çoğu genelde o dönemin modasına uygun avantür yapımlar ile seks filmleriydi. 



Kelle Koltukta adlı ile kariyerine başlayan Şeniz'in filmografisinde Yılmaz Güney´le başrolü paylaştığı Tehlikeli Adam gibi yapımlar da yer aldı.





Şeniz, birçok ünlü jönle beraber oynamasına karşın, güzelliği yüzünden hep baştan çıkarıcı kadın rollerinde gözüktü. Üç evlilik yaptı, bunlardan sonuncusunda evlendiği Ermeni eşi ile Paris’e yerleşti ve orada Moulin Rouge gibi ünlü striptiz kulüplerinde çalıştı. Bu dönemde Playboy’da fotoğrafları yayınlandı. Playboy’da fotoğrafı çıkan ilk Türk. Paris’ten döndükten sonra oryantal dansa yöneldi ve İstanbul´un ünlü gazinolarında ve Parizien´de sahneye çıktı. 

Döneminin seks sembolü haline gelen Seher Şeniz, girdiği bunalım sonucu 1984'te intihar girişiminde bulundu ve uzun süren çabalardan sonra kurtarılabildi. 1991'de ikinci defa intihar girişiminde bulundu. Yüzlerce morfin hapı ve iki şişe şarap içti ve bu defa başarılı oldu. Cesedi üç gün sonra ağabeyi tarafından bulundu. 

Seher Şeniz bıraktığı intihar mektubunda yaşadığı acıları şöyle dökmüştü satırlara: "Daha 15 yaşındayken anlamıştım bu dünyadaki insanların ne mal olduğunu” cümlesiyle başlayarak anlatır ve şöyle devam eder: “Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi alay ederdim. 15 yaşında anladım insanların ne olduğunu. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar” Ancak, yaşadıklarının izlerini ve ölümü seçmesinin nedenlerini açıklayan bu vasiyeti yerine getirilmedi.






CESEDİ ÜÇ GÜN SONRA BULUNDU.



Erdoğan Dikmen: Kalabalıklar içinde yalnız gitti.


Hayatını tiyatroya adamış bir isimdi Erdoğan Dikmen. Asıl şöhreti 90'lı yıllara damgasını vuran 'Bir Demet Tiyatro' ile yakaladı. Yılmaz Erdoğan ile Demet Akbağ'ın sert babası 'Burhan Bey' tiplemesiyle hafızalara kazındı. 19 Mart 2012 akşamı acı haberi geldi. İstanbul Kadıköy'deki evinde yalnız yaşayan 64 yaşındaki Dikmen, 3 gün önce ölmüştü. Binlerce seveni, onca oyuncu arkadaşına rağmen bu dünyadan yapayalnız ayrıldı.






MÜNİR ÖZKUL YILLARDIR HASTALIĞIN PENÇESİNDE VE TANINMAZ HALE GELDİ.



Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden usta oyuncu Münir Özkul yaşam savaşı veriyor. Özkul tanınmaz hale geldi. Kızı ise 'Münir Özkul öldü mü' haberlerine ateş püskürüyor.



Münir Özkul'un kızı Güner Özkul yaklaşık 1 ay önce sosyal medya hesabından "Münir Özkul çok şükür hayatta. Münir Özkul 89 yaşında ve hayatına devam ediyor" açıklamasında bulunmuştu. Özkul demans hastalığının pençesinde.

Devam edecek...

Blogger tarafından desteklenmektedir.